Koray
New member
“Sorry Hangi Dilde?” — Sessiz Bir Özrün Hikâyesi
Bir gün sokakta, bir yabancıya çarptım. Hızlıca “Sorry!” dedim. O da bana gülümseyerek “Estağfurullah” diye karşılık verdi. Birkaç saniyelik bir dil karışıklığı ama uzun bir sessizlik bıraktı aramızda. Eve dönerken düşündüm: Biz neden özür dilerken bile hangi dilde konuşacağımızı şaşırıyoruz?
Bu sorunun peşine düşen hikâyem, bir forum paylaşımından çok bir itiraf gibi başladı. Çünkü “Sorry hangi dilde?” demek, aslında “Kimin dilinde affedileceğim?” demekti.
---
1. “Affetmek Zor Mu, Anlaşılmak mı?” — Elif’in Hikâyesi
Elif, 29 yaşında bir dilbilimci. Üç dili akıcı konuşabiliyor ama “özür dilemek” konusunda hep zorlandığını söylüyor. Ona göre her dilin özrü farklı bir tonda gelir: İngilizce “sorry” kısa ve kibar, Türkçe “özür dilerim” biraz resmî, Arapça “afwan” ise neredeyse ruhani bir yankı taşır.
Bir konferansta, Japon bir akademisyenin sunumunu yanlış çevirince içi içine sığmamış. Yanına gidip “Sorry, I misunderstood” demiş. Adam başını eğip sadece “Daijōbu” (Sorun değil) demiş. O an Elif anlamış ki özür, kelimede değil, niyettedir.
Elif’in hikâyesi, empatiyle kurulan ilişkilerin gücünü gösteriyor. Kadınların, dilsel incelikler aracılığıyla bağ kurma yeteneği, bir özrü sadece “pişmanlık” değil, “iletişim” haline getiriyor. Elif’in dediği gibi:
> “Bazı dillerde özür dilemek, kendini küçültmek değil; karşındakini yükseltmektir.”
---
2. “Strateji mi, Duygu mu?” — Murat’ın Hikâyesi
Murat, bir mühendis. Onun için her sorun, çözülebilir bir denklem gibiydi. “Sorry” demek, bir hata raporunu teslim etmekten farksızdı. Ama hayatın formülleri bazen değişken kabul etmiyor.
Bir gün, eşiyle kavga ettiklerinde Elif ona sadece bir cümle demişti: “Sorun özründe değil, anlamadığın şeyde.” Murat o an fark etmişti; özür dilemek, bir problemi çözmek değil, biriyle yeniden bağlantı kurmaktır.
O, duygularını hesaplayarak değil, gözlemleyerek yeniden öğrenmişti. “Artık özür dilemeyi stratejik değil, samimi bir eylem olarak görüyorum,” diyordu. Bu, erkeklerin toplumsal olarak öğrendiği “güçlü olma” kalıbını kıran bir farkındalıktı.
---
3. “Diller Arasında Kaybolan Özürler” — Tarihten Bir Yankı
Tarih boyunca “özür dileme” biçimleri, güç ilişkilerini yansıtmıştır. Osmanlı döneminde özür, genellikle “af dileme” veya “hata kabulü” anlamına gelir ve toplumsal hiyerarşiyi güçlendirirdi. Batı’da ise “sorry” zamanla nezaket göstergesi haline geldi, çoğu zaman suçlulukla değil, toplumsal uyumla ilgiliydi.
Bugün küreselleşmenin dili İngilizce olduğundan, özür bile evrensel bir “kültür ürünü”ne dönüştü. Ama bu durum, özrün samimiyetini de sorgulatıyor. Birçok insan sosyal medyada “Sorry for your loss” derken aslında duygusal bir temas kurmuyor; sadece bir görev yerine getiriyor.
Bu noktada Elif’in sorusu yankılanıyor:
> “Kelimeler evrenselleştikçe duygular yerelleşiyor mu?”
---
4. “İki Özür Arasında Kalan Dünya” — Toplumsal Bir Ayna
Toplum olarak özür dilemeye karşı iki uçta gidip geliyoruz: ya hiç dilemeyen bir gurur kültürümüz var, ya da sürekli özür dileyen bir suçluluk dilimiz.
Bir yanda “erkek adam özür dilemez” diyen anlayış, diğer yanda “kadın her zaman alttan almalı” diyen gelenek.
Fakat bu roller artık çözülüyor. Modern ilişkilerde özür dilemek, bir güç göstergesi haline geliyor. Erkeklerin stratejik bakış açısı, kadınların empatik yaklaşımıyla birleştiğinde özür, sadece geçmişi değil geleceği de dönüştürüyor.
Bir forum kullanıcısı şöyle yazmıştı:
> “Bir kere içtenlikle özür dilemek, yüz tartışmadan daha değerlidir.”
Bu cümle, toplumsal dilimizin ne kadar değiştiğini özetliyor. Özür dilemek artık zayıflık değil; insani cesaretin göstergesi.
---
5. “Bir Kafenin Köşesinde” — Dillerin Buluştuğu An
Bir gün Elif ve Murat, Kadıköy’de bir kafede otururken yan masada bir tartışmaya tanık oldular. Genç bir kadın ve turist bir erkek, yanlış anlaşılmış bir sipariş yüzünden tartışıyordu. Kadın öfkeyle “Ben anlamadım!” dedi; adam ise kırık Türkçesiyle “Sorry, my bad!” dedi.
İkisi de sustu. Sonra kadın “Tamam, önemli değil” dedi. Ardından ikisi de gülmeye başladı. O an Murat fısıldadı:
> “Bak Elif, diller karışsa da niyet doğruysa iletişim hep bulunur.”
Bu küçük sahne, hikâyenin özünü anlatıyordu: Özür dilemek, doğru kelimeyi bulmak değil, doğru kalbi açmaktır.
---
6. “Toplumsal Dil Körlüğü” — Biz Ne Zaman Duyarız?
Kimi zaman “sorry” diyemeyen bir toplum olduk. Çünkü özür, sadece bireysel değil; kolektif bir sorumluluk. Tarihte bastırılmış kimlikler, söylenmemiş özürler, üstü örtülmüş hatalar… Biz hâlâ “hangi dilde affedileceğimizi” arıyoruz.
Bir devletin azınlıklardan, bir toplumun kadınlardan, bir bireyin sevgilisinden özür dileyişi — hepsi aynı hikâyenin yankısı. Gerçek özür, hatayı düzeltme niyetiyle birleştiğinde anlam kazanıyor.
---
7. “Sorry Hangi Dilde?” — Bir Davet
Belki de bu forumun en samimi sorusu şu olmalı:
> “Siz en son ne zaman içtenlikle özür dilediniz?”
> “Ve o özrü hangi dilde söylediniz?”
Çünkü özür bazen bir “sorry”, bazen bir “pardon”, bazen de sessiz bir bakıştır. Önemli olan, karşınızdaki insanın anlayacağı dili bulmaktır.
Elif’in araştırmalarına göre, özür dilemenin kültürler arası biçimlerini anlamak, empatiyi artırıyor. Murat ise buna ekliyor: “Anlamasan bile, dinlemeyi denemek en dürüst özürdür.”
---
Kaynaklar:
- Brown, P. & Levinson, S. (1987). Politeness: Some Universals in Language Usage.
- UNESCO (2022) Cultural Linguistics and Global Empathy Raporu
- Kişisel Gözlemler: İstanbul Dil ve İletişim Forumu, 2023
- “Toplumsal Dilde Özür” Paneli, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Kulübü, 2024
---
Ve belki de cevap tam burada gizli:
“Sorry hangi dilde?” değil,
“Affetmek hangi kalpte?”
Bir gün sokakta, bir yabancıya çarptım. Hızlıca “Sorry!” dedim. O da bana gülümseyerek “Estağfurullah” diye karşılık verdi. Birkaç saniyelik bir dil karışıklığı ama uzun bir sessizlik bıraktı aramızda. Eve dönerken düşündüm: Biz neden özür dilerken bile hangi dilde konuşacağımızı şaşırıyoruz?
Bu sorunun peşine düşen hikâyem, bir forum paylaşımından çok bir itiraf gibi başladı. Çünkü “Sorry hangi dilde?” demek, aslında “Kimin dilinde affedileceğim?” demekti.
---
1. “Affetmek Zor Mu, Anlaşılmak mı?” — Elif’in Hikâyesi
Elif, 29 yaşında bir dilbilimci. Üç dili akıcı konuşabiliyor ama “özür dilemek” konusunda hep zorlandığını söylüyor. Ona göre her dilin özrü farklı bir tonda gelir: İngilizce “sorry” kısa ve kibar, Türkçe “özür dilerim” biraz resmî, Arapça “afwan” ise neredeyse ruhani bir yankı taşır.
Bir konferansta, Japon bir akademisyenin sunumunu yanlış çevirince içi içine sığmamış. Yanına gidip “Sorry, I misunderstood” demiş. Adam başını eğip sadece “Daijōbu” (Sorun değil) demiş. O an Elif anlamış ki özür, kelimede değil, niyettedir.
Elif’in hikâyesi, empatiyle kurulan ilişkilerin gücünü gösteriyor. Kadınların, dilsel incelikler aracılığıyla bağ kurma yeteneği, bir özrü sadece “pişmanlık” değil, “iletişim” haline getiriyor. Elif’in dediği gibi:
> “Bazı dillerde özür dilemek, kendini küçültmek değil; karşındakini yükseltmektir.”
---
2. “Strateji mi, Duygu mu?” — Murat’ın Hikâyesi
Murat, bir mühendis. Onun için her sorun, çözülebilir bir denklem gibiydi. “Sorry” demek, bir hata raporunu teslim etmekten farksızdı. Ama hayatın formülleri bazen değişken kabul etmiyor.
Bir gün, eşiyle kavga ettiklerinde Elif ona sadece bir cümle demişti: “Sorun özründe değil, anlamadığın şeyde.” Murat o an fark etmişti; özür dilemek, bir problemi çözmek değil, biriyle yeniden bağlantı kurmaktır.
O, duygularını hesaplayarak değil, gözlemleyerek yeniden öğrenmişti. “Artık özür dilemeyi stratejik değil, samimi bir eylem olarak görüyorum,” diyordu. Bu, erkeklerin toplumsal olarak öğrendiği “güçlü olma” kalıbını kıran bir farkındalıktı.
---
3. “Diller Arasında Kaybolan Özürler” — Tarihten Bir Yankı
Tarih boyunca “özür dileme” biçimleri, güç ilişkilerini yansıtmıştır. Osmanlı döneminde özür, genellikle “af dileme” veya “hata kabulü” anlamına gelir ve toplumsal hiyerarşiyi güçlendirirdi. Batı’da ise “sorry” zamanla nezaket göstergesi haline geldi, çoğu zaman suçlulukla değil, toplumsal uyumla ilgiliydi.
Bugün küreselleşmenin dili İngilizce olduğundan, özür bile evrensel bir “kültür ürünü”ne dönüştü. Ama bu durum, özrün samimiyetini de sorgulatıyor. Birçok insan sosyal medyada “Sorry for your loss” derken aslında duygusal bir temas kurmuyor; sadece bir görev yerine getiriyor.
Bu noktada Elif’in sorusu yankılanıyor:
> “Kelimeler evrenselleştikçe duygular yerelleşiyor mu?”
---
4. “İki Özür Arasında Kalan Dünya” — Toplumsal Bir Ayna
Toplum olarak özür dilemeye karşı iki uçta gidip geliyoruz: ya hiç dilemeyen bir gurur kültürümüz var, ya da sürekli özür dileyen bir suçluluk dilimiz.
Bir yanda “erkek adam özür dilemez” diyen anlayış, diğer yanda “kadın her zaman alttan almalı” diyen gelenek.
Fakat bu roller artık çözülüyor. Modern ilişkilerde özür dilemek, bir güç göstergesi haline geliyor. Erkeklerin stratejik bakış açısı, kadınların empatik yaklaşımıyla birleştiğinde özür, sadece geçmişi değil geleceği de dönüştürüyor.
Bir forum kullanıcısı şöyle yazmıştı:
> “Bir kere içtenlikle özür dilemek, yüz tartışmadan daha değerlidir.”
Bu cümle, toplumsal dilimizin ne kadar değiştiğini özetliyor. Özür dilemek artık zayıflık değil; insani cesaretin göstergesi.
---
5. “Bir Kafenin Köşesinde” — Dillerin Buluştuğu An
Bir gün Elif ve Murat, Kadıköy’de bir kafede otururken yan masada bir tartışmaya tanık oldular. Genç bir kadın ve turist bir erkek, yanlış anlaşılmış bir sipariş yüzünden tartışıyordu. Kadın öfkeyle “Ben anlamadım!” dedi; adam ise kırık Türkçesiyle “Sorry, my bad!” dedi.
İkisi de sustu. Sonra kadın “Tamam, önemli değil” dedi. Ardından ikisi de gülmeye başladı. O an Murat fısıldadı:
> “Bak Elif, diller karışsa da niyet doğruysa iletişim hep bulunur.”
Bu küçük sahne, hikâyenin özünü anlatıyordu: Özür dilemek, doğru kelimeyi bulmak değil, doğru kalbi açmaktır.
---
6. “Toplumsal Dil Körlüğü” — Biz Ne Zaman Duyarız?
Kimi zaman “sorry” diyemeyen bir toplum olduk. Çünkü özür, sadece bireysel değil; kolektif bir sorumluluk. Tarihte bastırılmış kimlikler, söylenmemiş özürler, üstü örtülmüş hatalar… Biz hâlâ “hangi dilde affedileceğimizi” arıyoruz.
Bir devletin azınlıklardan, bir toplumun kadınlardan, bir bireyin sevgilisinden özür dileyişi — hepsi aynı hikâyenin yankısı. Gerçek özür, hatayı düzeltme niyetiyle birleştiğinde anlam kazanıyor.
---
7. “Sorry Hangi Dilde?” — Bir Davet
Belki de bu forumun en samimi sorusu şu olmalı:
> “Siz en son ne zaman içtenlikle özür dilediniz?”
> “Ve o özrü hangi dilde söylediniz?”
Çünkü özür bazen bir “sorry”, bazen bir “pardon”, bazen de sessiz bir bakıştır. Önemli olan, karşınızdaki insanın anlayacağı dili bulmaktır.
Elif’in araştırmalarına göre, özür dilemenin kültürler arası biçimlerini anlamak, empatiyi artırıyor. Murat ise buna ekliyor: “Anlamasan bile, dinlemeyi denemek en dürüst özürdür.”
---
Kaynaklar:
- Brown, P. & Levinson, S. (1987). Politeness: Some Universals in Language Usage.
- UNESCO (2022) Cultural Linguistics and Global Empathy Raporu
- Kişisel Gözlemler: İstanbul Dil ve İletişim Forumu, 2023
- “Toplumsal Dilde Özür” Paneli, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Kulübü, 2024
---
Ve belki de cevap tam burada gizli:
“Sorry hangi dilde?” değil,
“Affetmek hangi kalpte?”