Mukarrebun ve illiyyun melekleri ne demek ?

Nazik

New member
Mukarrebun ve İlliyyun Melekleri — Göğün Katlarında Bir Hikâye

Selam dostlar, bu akşam sizlerle uzun zamandır zihnimi meşgul eden bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Bir rüya mıydı, bir ilham mıydı, bilmiyorum. Ama anlatmaya değer… Çünkü bu hikâye sadece meleklerin değil, insanın iç dünyasındaki çelişkilerin de hikâyesi. “Mukarrebun” ve “İlliyyun” isimlerini duyanlarınız vardır; ama onları bir hikâyenin kalbinde hissetmek bambaşka bir şey. Hazırsanız, göğün katlarına doğru sessizce yola çıkalım.

---

I. Bölüm: Göğün Kapısında

Bir zamanlar, dünyanın tam ortasında, insanla gök arasındaki dengeyi korumakla görevli iki ruh vardı: Arel ve Nisa. Arel, düşünceli, hesaplı, plan kurmadan adım atmayan biriydi. İnsanların dualarını göğe taşır, yapılan iyilikleri kayda geçirirdi. Onu görenler, “soğuk ama kararlı” derdi.

Nisa ise merhametin ve sezginin sembolüydü. İnsanların kalplerindeki gizli niyetleri, sözlerden önce hissederdi. Gözleriyle değil, kalbiyle bakardı.

Bir gün, semanın en üst katından bir çağrı geldi. “Mukarrebun Melekleri” toplanıyordu. Bu melekler, Allah’a en yakın olan, arşın nuruna en yakın safta duran varlıklardı. Görevleri yalnızca ibadet değil, düzenin sürekliliğini sağlamaktı. Ve o gün, “İlliyyun”un kayıtları açılacaktı.

İlliyyun…

En yüce makamın, en saf kayıtların bulunduğu yer. İnsanların en hayırlı amellerinin yazıldığı nurdan bir levha. Oraya yazılan her iyilik, ebediyen silinmezdi.

---

II. Bölüm: Mukarrebun’un Meclisi

Arel ve Nisa, yıldızlarla dolu bir semada, binlerce meleğin arasında yerlerini aldılar. Mukarrebun meleklerinin yüzleri ışıktan, sesleri ise esintiden ibaretti. Onlar, “yakınlık melekleri”ydi — Allah’a yakınlıklarıyla övülen, günah ve gafletin dokunamadığı varlıklar.

Başmeleğin sesi yankılandı:

> “Ey Mukarrebun! Bugün İlliyyun defterine yazılacak yeni bir isim vardır. Bu isim, dünyada hem aklını hem kalbini kullanan bir insana aittir. Onun dengeyi bulma mücadelesi, arşa yansımıştır.”

Arel merakla başını kaldırdı. “Bir insan mı? Hangi dengeyi bulmuş olabilir?”

Nisa gülümsedi. “Belki akılla kalp arasındaki dengeyi.”

---

III. Bölüm: Dünya Katında Bir İnsan — Yusuf

O insan, Yusuf adında biriydi. Şehrin gürültüsünde yaşayan sıradan bir adamdı. Ama kalbinde büyük bir arayış vardı.

Yusuf, bir yandan hayatın planlarını yapar, işinde en iyi olmayı isterdi; öte yandan geceleri gökyüzüne bakıp “Ben neden buradayım?” diye sorardı.

Eşi Meryem, kalbiyle yaşayan bir kadındı. Onun derdi hesap değil, hissiyattı. Komşusuna yardım eder, bir çocuğun gözyaşını görünce dua ederdi.

Yusuf çoğu zaman Meryem’e derdi ki:

— “Hayat plan ister, Meryem. Her şey duyguyla yürümez.”

Meryem ise tebessüm ederdi:

— “Ama planın da bereketi niyetle gelir, Yusuf.”

İşte bu iki farklı bakış, göğün katlarında yankı bulmuştu. Arel, Yusuf’un aklıyla ilgileniyor; Nisa, Meryem’in kalbinden gelen titreşimleri hissediyordu.

---

IV. Bölüm: Mukarrebun’un Denemesi

Bir gece, Arel ve Nisa’ya yeni bir görev verildi. Yusuf’un kaderinde bir “imtihan” anı belirlenmişti.

Bir yangın çıkacaktı; Yusuf’un tüm emeği, bir anlık alevle yanacaktı. O anda Yusuf’un kalbinde ne olduğu ölçülecekti.

Arel, “Adalet gereği bu olay olmalı” dedi.

Nisa ise “Ama onun niyeti temiz, belki sabırla yeniden doğacak” diye fısıldadı.

Arel hesap yaptı, Nisa dua etti. İki melek, iki bakış.

Ve yangın başladı. Yusuf’un dükkanı kül oldu. O gece Yusuf göğe baktı:

> “Rabbim, neden?”

Arel, bu sözü bir sorgu olarak kaydetti.

Nisa, aynı sözü bir yakarış olarak hissetti.

Ertesi sabah Yusuf yeniden ayağa kalktı.

Bir tuğla, bir dua, bir umut…

İşte o an, İlliyyun’un kapısı açıldı.

---

V. Bölüm: İlliyyun’un Işığı

Göğün yedinci katında, nurdan bir levha ışıldadı. Arel şaşkındı.

— “Bir insanın sabrı bu kadar parlak mı yazılır?”

Nisa gözleriyle cevap verdi:

— “Sabır, aklın sınırını aşan bir kalp eylemidir.”

Yusuf’un adı İlliyyun’a yazıldı. Çünkü o, felaketin içinde şükür bulmuştu.

İşte bu yüzden İlliyyun melekleri, yalnızca kayıt tutan değil, insanın içindeki ışığı gören meleklerdi.

---

VI. Bölüm: Meleklerin Konuşması

Arel, Nisa’ya dönüp sordu:

— “Demek ki akıl her zaman yetmiyor.”

Nisa gülümsedi:

— “Ve kalp de tek başına yetersiz. Belki de insan, bu ikisini dengelediğinde Mukarrebun’un yankısını duyuyor.”

Arel düşündü. “O halde Mukarrebun, sadece meleklerin değil, dengede yaşayan insanların da sıfatı.”

Nisa başını salladı. “Evet. Allah’a yaklaşmak bazen ibadetle, bazen bir tebessümle olur.”

---

VII. Bölüm: Forumda Paylaşılan Gerçek

Şimdi size soruyorum dostlar:

Sizce Mukarrebun melekleri sadece gökte mi yaşar, yoksa içimizde mi?

Her sabır, her şükür bir İlliyyun satırı olabilir mi?

Yusuf gibi bir imtihanla karşılaştığınızda aklınız mı, kalbiniz mi ağır basar?

Bazı forumdaşlarımız stratejik düşünür, “İmtihanın mantığını anlamak gerek” der.

Bazıları ise duygusal yaklaşır, “Her zorlukta bir rahmet gizlidir” diye yazar.

Belki de hakikat, bu iki yolun kesişiminde saklıdır.

---

VIII. Bölüm: Göğün Sessizliği

Arel ve Nisa, insanın dualarını semaya taşırken birbirlerine baktılar.

Arel’in gözlerinde anlayış, Nisa’nın gözlerinde huzur vardı.

Göğün sessizliği içinde sadece şu söz yankılandı:

> “İnsan, aklını kalbiyle dengelediğinde, Mukarrebun’a yaklaşır.

> Ve her iyi niyet, İlliyyun’a yazılır.”

O günden sonra Arel, hesap yaparken kalbini dinlemeyi öğrendi.

Nisa, şefkatle baktığı kalplerde adaletin de yer aldığını fark etti.

---

Son Söz: Göğün Aynasında İnsan

Mukarrebun melekleri Allah’a en yakın olanlardır;

İlliyyun melekleri ise iyiliği kaydeden, insanın en saf yanını ebedîleştirenlerdir.

Ama belki de asıl mesaj şu:

Her birimizin içinde bir Arel, bir Nisa vardır.

Biri plan kurar, biri hisseder.

Biri göğe hesapla bakar, diğeri dua ile.

Denge kurabilenler — yani hem düşünen hem hissedenler — işte onlar Mukarrebun’a en yakın olanlardır.

Peki senin içinde hangisi daha güçlü: Arel mi, Nisa mı?

Ve eğer göğe bugün senin adın yazılsa, İlliyyun’un sayfalarında hangi eylemin parıldardı?
 
Üst