Taha suresinin 12. ayeti nedir ?

axeklas

Global Mod
Global Mod
Tâhâ Suresi 12. Ayet Üzerine: “Kutsal Vadi”deki Ses ve Toplumsal Yankılar

Bir gün, bir ilahi metnin sessizliği içinde bir cümleye takıldım: “Şüphesiz ki ben, senin Rabbinim; ayakkabılarını çıkar, çünkü sen kutsal vadi Tuvâ’dasın.” (Tâhâ, 20/12). Bu ayet, Musa Peygamber’in vahiy anındaki sembolik bir dönüm noktasını anlatır. Ancak benim için bu söz, sadece dini bir anlatı değil; güç, teslimiyet, arınma ve aidiyet üzerine derin bir metafordur.

O an düşündüm: Eğer “kutsal vadi” insanın kendi benliği, ayakkabılar da kimliğin toplumsal yükleri ise? Belki de bu ayet, “insan olmanın” çıplak, eşit ve samimi haline çağrıdır. İşte bu düşünce beni Tâhâ 12’yi toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf bağlamında yeniden okumaya yöneltti.

---

Ayakkabılarını Çıkar: Kimlik Yüklerinden Arınmak

Ayetin en dikkat çekici yönü “ayakkabılarını çıkar” emridir. Bu ifade, tarih boyunca saygı, tevazu ve arınma sembolü olarak yorumlanmıştır. Ancak sosyolojik bir okuma, bu cümleyi daha geniş bir bağlama yerleştirir. “Ayakkabı”, bireyin kimliğini, statüsünü, toplumdaki yerini temsil edebilir.

Modern toplumda herkesin “ayakkabısı” farklıdır: Kadınların üzerindeki toplumsal roller, erkeklerin sırtındaki güç beklentileri, alt sınıfın görünmezliği, üst sınıfın ayrıcalıklı konforu… Hepsi birer “kimlik giysisidir”.

Tâhâ 12’deki çağrı, bu giysileri çıkarıp insan olmanın özüne dönmeye bir davet gibidir. Bu açıdan bakıldığında ayet, eşitlik ve adaletin manevî temellerini hatırlatır: Kutsal alan, herkesin çıplak ayakla girebildiği tek yerdir.

---

Toplumsal Cinsiyetin Ayakkabıları: Kadınların Empatik Direnci, Erkeklerin Sorgulayıcı Çabası

Toplumsal cinsiyet, kimliğimizin en güçlü “ayakkabılarından” biridir. Kadınlar çoğu zaman empatiyle, sezgiyle ve duygusal dayanıklılıkla toplumsal eşitsizliklere karşı direnir. Birçok araştırma, kadınların sosyal adalet hareketlerinde daha kapsayıcı ve ilişkisel yaklaşımlar benimsediğini gösterir. Örneğin 2022’de Journal of Gender Studies’de yayımlanan bir çalışma, kadın liderliğindeki topluluk girişimlerinin daha yüksek sosyal dayanışma sağladığını ortaya koymuştur.

Erkeklerse genellikle çözüm odaklı, sistematik stratejilerle yaklaşır. Ancak bu, duygusal farkındalıktan uzak oldukları anlamına gelmez. Kadın ve erkek deneyimleri, bu ayetin çağrısında birleşir: Benlikten, egodan, rollerden soyunmak. Çünkü gerçek kutsallık, kim olduğumuzu değil, ne olduğumuzu hatırladığımız yerde başlar.

Yine de şu soru aklıma geliyor:

> “Toplumsal cinsiyet rollerimizi çıkarıp kutsal bir alanın eşiğine gelebilir miyiz, yoksa o ayakkabılarla yürümeye mahkûm muyuz?”

---

Irk ve Sınıf: Kutsal Vadinin Eşiğinde Eşitlik Arayışı

Ayetin geçtiği bağlamda “vadi”, Tanrı ile insan arasındaki doğrudan iletişimi temsil eder. Ancak bugünün dünyasında o vadinin kapısına herkes aynı kolaylıkla ulaşamaz. Irk ve sınıf eşitsizlikleri, insanın “kutsal alana erişim” hakkını bile sınırlayabiliyor.

Birleşmiş Milletler’in 2023 Eşitsizlik Raporu’na göre, dünyada en zengin yüzde 10’luk kesim toplam servetin %76’sına sahip. Bu sadece ekonomik bir veri değil; manevî adaletin de bozulduğunun göstergesidir. Çünkü adalet sadece maddi kaynaklarda değil, anlamın paylaşımında da olmalıdır.

Irkçılığın, sınıf ayrımının, kültürel ötekileştirmenin olduğu bir dünyada, “kutsal vadi”ye girmek herkes için eşit bir deneyim olamaz. Bu nedenle Tâhâ 12’nin çağrısı, bugünün toplumsal düzenine bir eleştiridir:

> “Kutsal olan, sadece mekân değil; eşitliğe izin veren zihindir.”

---

Musa’nın Sesini Duyduğumuzda: Güç, Otorite ve Sorgulama

Ayetin ikinci kısmı — “Ben senin Rabbinim” — güç ve otorite ilişkisinin en çarpıcı örneklerinden biridir. Bu ses, hem rehberlik hem sınır koyma anlamı taşır. Toplumsal düzende de benzer bir yapı işler: Güç, düzeni sağlamak için konuşur, ama bazen de susturur.

Bu noktada dini metinlerin toplumsal etkisi iki yönlüdür. Bir yandan ilahi ses, insanı özgürleştirebilir; diğer yandan, yanlış yorumlandığında hiyerarşiyi meşrulaştırabilir.

Feminist teolog Riffat Hassan, bu konuda şöyle der: “Kutsal metinlerdeki emirleri cinsiyetçi okumalarla sınırlamak, Tanrı’nın evrenselliğini insanın dar bakışına indirger.”

Yani, “Rabbinin sesi” otoritenin değil, adaletin sesi olmalıdır. Herkesin kendi “Tuvâ vadisi”ne girebilmesi için bu sesi yeniden yorumlamak gerekir.

---

Sosyal Gerçeklik ve Manevî Dönüşüm Arasındaki Köprü

Tâhâ 12, bireyin içsel dönüşümünü toplumsal yapının eleştirisiyle birleştirir. Çünkü hiçbir manevî dönüşüm, sosyal gerçeklikten bağımsız değildir. Kadınların maruz kaldığı sistematik eşitsizlikler, azınlık gruplarının görünmezliği veya işçi sınıfının sömürüsü, hepimizin “ayakkabılarında” taşınır.

Birçok kadın, bu sembolik “ayakkabıları” çıkarma cesaretini empatiyle, dayanışmayla gösteriyor. Erkeklerse, çözüm arayışlarını sistematik düşünceyle sürdürüyor. Her iki yaklaşım da değerlidir — çünkü biri kalpten, diğeri yapıdan konuşur. Gerçek değişim, bu iki yönün birleştiği yerde başlar.

---

Tartışmaya Açık Sorular

> * Günümüz dünyasında “kutsal” olanı kim tanımlıyor: inanan birey mi, yoksa onu sınırlayan sistem mi?

> * Toplumsal kimliklerimizi çıkarıp insanlıkta eşitlenmek mümkün mü, yoksa bu da bir ayrıcalık mı haline geldi?

> * Dini metinleri sosyal adalet perspektifinden okumak, inancı zayıflatır mı yoksa güçlendirir mi?

Bu sorular, sadece teolojik değil, etik ve insani sorular. Çünkü Tâhâ 12 bize şunu hatırlatıyor: “Kutsal” olan, Tanrı’nın sesi kadar, o sesi duyan insanın kalbidir.

---

Sonuç: Herkesin Kendi Tuvâ’sı

Tâhâ Suresi’nin 12. ayeti, yalnızca Musa’nın hikâyesi değil; insanlığın ortak yürüyüşünün bir metaforudur. Kimliklerimizi, rollerimizi, sınıfsal veya ırksal ayrıcalıklarımızı çıkarıp kutsal bir farkındalıkla yüzleşmeye çağırır bizi.

Bu ayetin modern yorumu, toplumsal eşitlik ve adalet mücadelesine ilham verebilir. Çünkü o “kutsal vadi”ye herkesin girebilmesi, sadece bir inanç meselesi değil; bir vicdan meselesidir.

Ve belki de en derin tabir şudur:

> “Ayakkabılarını çıkar, çünkü insanlık toprağındasın.”
 
Üst