Seyir Etmek Ne Demek ?

Koray

New member
Seyir Etmek Ne Demek? Kalbin Rotasında Bir Yolculuk

Selam dostlar,

Bu gece biraz farklı bir şey paylaşmak istiyorum sizinle. Hani bazen bir kelime gelir de insanın içinde yankı yapar ya… işte “seyir etmek” kelimesi bende öyle bir iz bıraktı.

Bir süredir hayatın telaşında oradan oraya savrulurken, bir dost meclisinde biri dedi ki:

> “Seyir etmek, bakmak değil, görmektir. Hatta görmenin bile ötesinde, anlamaktır.”

> O an durdum. Çünkü bu cümle bana bir hikâyeyi hatırlattı. Belki siz de kendinizden bir parça bulursunuz diye burada paylaşmak istiyorum.

Bir Yolculuğun Başlangıcı: Ali ve Elif

Ali, otuzlu yaşlarının başında bir mühendis. Planlı, mantıklı, çözüm odaklı bir adam. Hayatında her şeyin bir sistemi, her duygunun bir açıklaması, her hedefin bir stratejisi vardır.

Elif ise bir edebiyat öğretmeni. Her şeyi kalbiyle hisseden, duyguların iç sesini duymadan bir adım atmayan bir kadın.

Bir yaz akşamı, deniz kenarında aynı banka denk gelirler. Ali, aklındaki projeyi planlamaya dalmıştır; Elif ise gün batımını seyre dalmış, rüzgârın yönünü izliyordur.

Ali saate bakar, Elif ufka.

Biri “zamanı kontrol etmeye”, diğeri “zamanı yaşamaya” çalışıyordur.

“Neyi Seyrediyorsun?”

Ali dayanamaz, sorar:

— Neyi seyrediyorsun öyle dikkatle?

Elif gülümser:

— Denizi değil… onun içindeki değişimi. Her dalga farklı, her renk başka bir hikâye anlatıyor.

Ali şaşırır. Çünkü o, denize baktığında sadece su görmüştür.

Bu konuşmadan sonra Ali’nin içinde bir şey kıpırdar.

Belki de ilk kez bir şeyi çözmek yerine anlamaya çalışır.

Seyir Etmek: Görmekten Fazlası

O akşamdan sonra Ali her gün aynı banka gelir.

Ama artık not defterini değil, sessizliğini getirir yanında.

Elif ise hep oradadır. Bazen konuşurlar, bazen sadece susarlar.

Zamanla, aralarında sessiz bir denge doğar:

Ali’nin mantığı, Elif’in sezgisine yaslanır.

Elif’in duygusu, Ali’nin sabrıyla kök salar.

İkisi de farkında olmadan bir yolculuğa çıkmıştır — adı “seyir”.

Bir şeyleri değiştirmeye çalışmadan, sadece gözlemlemek.

Hayatı olduğu gibi izlemek.

İnsanları, duyguları, hataları… olduğu haliyle kabul etmek.

Erkeklerin Seyri: Kontrolün Sınırında

Ali’nin seyir etmesi kolay olmadı.

Çünkü erkeklerin çoğu gibi o da “çözüm” aramaya alışkındı.

Bir problem varsa çözülmeli, bir duyguda karmaşa varsa düzenlenmeliydi.

Ama Elif ona gösterdi ki, bazı şeyler çözülmez, yaşanır.

Bir gün deniz kabarmıştı, dalgalar sertti. Ali tedirgin oldu.

“Elif, fırtına çıkacak gibi… kalkalım mı?” dedi.

Elif gülümsedi:

“Hayır Ali, sadece seyret. Fırtınalar da geçer. Seyir etmek bazen durmayı bilmektir.”

O anda Ali, kendi iç fırtınalarını da izlemeyi öğrendi.

Her şeyi düzeltmeye çalışmadan, bazen sadece tanık olmayı…

İşte o an anladı: seyir etmek aslında “kendi içini izlemekmiş.”

Kadınların Seyri: Kalbin Derinliklerinde

Elif içinse seyir etmek, insan kalbini okumaktı.

O, ilişkilerde duyguların akışını sezebilen bir kadındı.

Ama çoğu zaman bu derin hisler, onu yoran bir yük haline gelmişti.

Ali’nin sabırlı sessizliği, onun için güvenli bir limandı.

Elif, Ali’ye bakarken ilk defa “anlaşıldığını” hissetti.

Bir akşam, sessizlik uzadı.

Ali sordu:

“Sen hep böyle her şeyi hisseder misin?”

Elif başını salladı.

“Evet. Bazen bu kadar hissetmek ağır geliyor. Ama seyir etmek, bazen o duygunun içinden geçmeyi seçmektir.”

Birlikte Seyir: İki Dünyanın Buluşması

Günler, haftalar, aylar geçti.

Deniz hep aynıydı ama onlar değişmişti.

Ali artık gökyüzünün rengine dikkat ediyor, Elif rüzgârın yönünü not alıyordu.

Birbirlerinin dünyasına usulca karışmışlardı.

Erkek aklın denge arayışıyla, kadın kalbinin duyarlılığı birleşmişti.

Bir gün Elif dedi ki:

“Ali, seyir etmek demek bazen hiçbir şey yapmadan kalabilmektir. Çünkü bazen kalmak da bir eylemdir.”

Ali sadece başını salladı.

İlk defa bir cümlenin altını çizmeye gerek duymadı.

Çünkü o cümle, zaten kalbine yazılmıştı.

Seyir Etmek: Hayatın Kendisine Tanık Olmak

Hikâyenin sonunda Ali ve Elif’in yolları ayrıldı belki ama o akşamdan sonra ikisi de başka biri oldu.

Ali artık hızlı yürümüyor, bazen durup gökyüzüne bakıyordu.

Elif ise artık duyguların içinde boğulmuyor, sadece izliyordu.

İkisi de aynı gerçeği fark etti:

Seyir etmek, “bir şeye bakmak” değil, “onunla bir süre kalmak” demekti.

Bir manzaranın, bir insanın, bir hatıranın önünde durup onu dönüştürmeden kabul etmekti.

Yani aslında, hayatı değiştirmeye çalışmadan onun içinden geçebilmekti.

Forumdaşlara Bir Söz

Belki siz de hayatınızda bir şeyi düzeltmeye, onarmaya, çözmeye çalışıyorsunuzdur.

Ama bazen yapmanız gereken tek şey, seyir etmektir.

Bir duygunun içinden geçerken, bir insanı anlamaya çalışırken, hatta kendinize bakarken bile…

Her şeyi çözmek zorunda değilsiniz.

Bazen sadece tanık olmanız, hayatın size ne anlatmak istediğini duymanız yeterlidir.

O yüzden diyorum ki dostlar,

Bir gün rüzgârın sesini duyarsanız durun, birini anlamak zor gelirse sadece dinleyin,

Bir karmaşanın ortasında kaldığınızda çözmeye değil, seyretmeye çalışın.

Belki o zaman fark edeceksiniz:

Hayat zaten kendini anlatıyor…

Biz sadece acelemizden duyamıyoruz.

Ve belki o zaman… “seyir etmek” kelimesi, sadece bir fiil değil; bir yaşam biçimi olur kalbimizde.
 
Üst