CİMER şikayetlerinde şikayet eden görünür mü ?

axeklas

Global Mod
Global Mod
CİMER Şikayetlerinde Şikayet Eden Görünür mü? Görünürlük, Güç ve Toplumsal Denge Üzerine Bir Analiz

Selam dostlar,

Bugün forumda hepimizi yakından ilgilendiren ama çoğumuzun detayını bilmediği bir konuyu masaya yatırmak istiyorum: CİMER şikayetlerinde şikayet eden kişi görünür mü?

Bu, sadece bir “gizlilik” meselesi değil. Aynı zamanda vatandaş-devlet ilişkisi, toplumsal güven, bireysel cesaret ve dijital çağda mahremiyetin sınırları gibi derin meselelerin de kesişim noktası.

CİMER, yani Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi, devletle vatandaş arasında bir köprü olarak kurulmuştu. Ama bu köprünün üstünde yürürken kimlerin bizi gördüğünü, kimin kimden haberdar olduğunu, hatta bazen kimin hangi motivasyonla bu sistemi kullandığını bilmek; işte orası işin asıl felsefi kısmı.

---

CİMER’in Kökeni: Dijital Demokrasi mi, Dijital Göz mü?

CİMER, 2015 yılında BİMER’in (Başbakanlık İletişim Merkezi) yerine geçti. Resmî tanımına göre, “vatandaşların taleplerini, şikayetlerini ve önerilerini doğrudan devlete iletebildiği” bir sistem. Dijital katılımın sembolü olarak lanse edildi.

Ancak her dijital platform gibi CİMER de iki yüzlü bir aynaya benziyor: Bir yüzü şeffaflık ve hesap verebilirlik, diğer yüzü ise izlenebilirlik ve görünürlük.

Bir yandan vatandaş “artık sesimi duyurabiliyorum” diyor, diğer yandan “ya ismim ortaya çıkarsa?” korkusu hissediyor.

Resmî düzenlemelere göre, CİMER başvurularında kişisel bilgiler gizli tutulur. Başvuruyu değerlendiren kurum, şikayeti yapan kişinin kimliğini yalnızca gerekli durumlarda görebilir. Ancak “gerekli durum” ifadesi geniş bir alan bırakır. Örneğin bir okulda yapılan şikayet, doğrudan okul müdürlüğüne yönlendirilirse, sistem gereği müdür, şikayet edenin bilgilerine erişebiliyor.

Yani teknik olarak “görünmez” olmayı beklerken, pratikte bazı durumlarda istenmeden görünür hale gelebiliyoruz.

---

Erkeklerin Stratejik, Kadınların Empatik Yaklaşımı: Aynı Sisteme İki Bakış

Forumda sık gördüğüm bir durum var: Erkek kullanıcılar genelde “nasıl işler?”, “nereye gider?”, “sistemi nasıl kullanmalıyım?” diye sorarken, kadın kullanıcılar daha çok “ya bana zarar gelirse?”, “ya yanlış anlaşılırsa?” gibi duygusal ve güven temelli endişeleri dile getiriyor.

Bu fark, sadece toplumsal cinsiyet rolleriyle değil, risk algısı ve sosyal deneyimle de ilgili.

Psikoloji literatürü bize gösteriyor ki erkekler genelde bir sistemle ilişkisinde sonuç ve stratejiye, kadınlar ise ilişki ve etkiye odaklanıyor (Kaynak: Gender and Decision-Making, Cambridge Press, 2021).

CİMER özelinde baktığımızda:

- Erkek kullanıcılar çoğu zaman “etkin bir geri bildirim mekanizması” olarak görüyor sistemi.

- Kadın kullanıcılar ise “sosyal çevre ve güven” boyutunu önemsiyor.

Bir kadın öğretmen düşünün: Okulda mobbinge uğruyor ve CİMER’e yazmak istiyor. Ama okul yönetimi kim olduğunu öğrenirse, daha büyük baskılarla karşılaşmaktan korkuyor.

Bir erkek memur düşünün: Kurum içindeki yolsuzluğu bildiriyor ama stratejik davranarak belgeleri ekliyor, süreci takip ediyor.

İki durumda da amaç aynı —adalet— ama yöntem ve psikolojik eşikler tamamen farklı.

---

Görünürlük Paradoksu: Korkunun Şeffaflığa Direnişi

CİMER’in en çetrefilli noktası, “görünürlük paradoksu” diyebileceğimiz durumdur:

Vatandaş devletten şeffaflık ister, ama aynı zamanda kendi görünmezliğini de korumak ister.

Bu paradoksun kökeninde, Türkiye’deki otorite algısı ve güven kültürü yatıyor. Toplum olarak, sorunları dile getirmenin cezalandırılabileceği bir geçmişe sahip olduğumuz için, şikayet mekanizmaları da hep bir “risk hesabı”yla kullanılıyor.

Sosyolog Shoshana Zuboff’un “gözetim kapitalizmi” kavramını devlet-birey ilişkisine uygularsak, aslında CİMER gibi sistemler “iyi niyetli gözetim” mekanizmalarıdır. Ama gözetim, niyetinden bağımsız olarak bireyde kaygı yaratır.

---

Geleceğe Dair: Şikayet Kültürü Nasıl Evrilebilir?

Peki gelecekte ne olacak?

Eğer yapay zekâ destekli yönetişim sistemleri yaygınlaşırsa, şikayet mekanizmaları da otomatik analizlerle işlenecek. Bu durumda “şikayet edenin görünürlüğü” teknik değil, veri etik bir mesele haline gelecek.

2024’te Avrupa Konseyi’nin yayımladığı bir rapor, dijital başvuru sistemlerinin gelecekte “anonimlik temelli katılım” modellerine evrileceğini öngörüyor. Yani kullanıcı kimliğini tamamen gizleyebilen ama sistemin güvenliğini bozmayan altyapılar geliştiriliyor.

Bu Türkiye’de de uygulanabilir mi? Belki. Ama bu sadece teknolojik değil, kültürel bir dönüşüm gerektiriyor.

Bir topluluk olarak “şikayet” kelimesine yüklediğimiz anlamı da sorgulamalıyız. Bizde şikayet hâlâ “şikâyet etme, çözüm bul” cümlesindeki gibi olumsuz bir çağrışım taşır.

Oysa gelişmiş demokrasilerde şikayet, katılımın bir biçimidir.

---

Toplumsal Bağ ve Empati Boyutu: CİMER Bir Duygu Alanı mı?

Dikkat ettiyseniz, CİMER’e yazılan mesajlar genellikle duygusal yoğunluk taşır:

“Adalet istiyorum.”

“Kimse sesimi duymuyor.”

“Lütfen ilgilenin.”

Bu ifadeler sadece bilgi değil, duygu taşıyıcılarıdır. Sosyal psikoloji açısından bakıldığında, CİMER aslında bir “toplumsal terapi alanı” gibi de işliyor. İnsanlar devlete yazarken, sadece bir sorunu değil, bir duygu yükünü de aktarıyor.

Bu noktada empati devreye giriyor. Kadın kullanıcılar, özellikle toplumsal bağların gücüyle, bu platformu “daha insani bir iletişim aracı” olarak görebiliyor.

Erkek kullanıcılar ise, sistemin yapısal işleyişine güvenmeyi veya “kurumsal mantıkla” yaklaşmayı tercih ediyor.

Yani bir nevi, aynı mekanizma içinde farklı sinir sistemleri çalışıyor: biri duygusal, diğeri bilişsel.

---

Sonuç: CİMER Bir Aynadır, Ama Hangi Yüzümüzü Gösterir?

Son tahlilde, “CİMER şikayetlerinde şikayet eden görünür mü?” sorusu sadece teknik bir cevapla bitmez.

Evet, bazı durumlarda görünür olabiliyoruz.

Ama asıl mesele şu: Görünmekten korktuğumuz sürece, sistemleri değiştirme gücümüzü de görünmez kılıyoruz.

Belki de çözüm, “görünür olmaktan korkmamak” değil, “görünürlüğün kötüye kullanılmayacağı bir kültür” inşa etmekte yatıyor.

Peki sizce dostlar, dijital çağda vatandaşlık cesareti nasıl tanımlanmalı?

Görünür olmak mı güçtür, yoksa görünmez kalabilmek mi bir stratejidir?

Ve en önemlisi: Devletin gözü bize baktığında, biz ona hangi yüzümüzle karşılık veriyoruz?
 
Üst